Haber

‘Hadi biz de batalım’ diyen patron böyle battı

1980’li yıllarda Türkiye ekonomisinin en sarsıcı skandallarından biri yaşandı. Bir banka memurunun kurduğu şirketler zinciri, kısa sürede hayali ihracatla büyüdü, devletten milyonlarca liralık teşvik topladı ve ülkeyi ekonomik krizin eşiğine getirdi. Bu filmlere konu olacak hikâyenin kahramanı: Ertan Sert.

BİR MÜZİSYENDEN BANKA MÜDÜRLÜĞÜNE

1942 yılında Ordu’da doğan Ertan Sert, gençliğinde müzisyenliğe gönül verdi. Bir orkestrada davul çalarak yaşamını sürdürdü. Ancak aşık olduğu kızın ailesi, düzenli işi olmadığı için evlenmelerine izin vermeyince Sert, hayata karşı radikal bir karar aldı. 1970’li yıllarda bankacılığa adım attı ve Bakırköy’de bir bankada memurluktan müdürlüğe kadar yükseldi.

TİCARETE ATILDI, OTO ALIM SATIMINDAN HOLDİNG YARATTI

Efsane İşler adlı Youtube kanalının derlemesine göre bankacılığı bırakıp ticarete atılan Sert, önce otomobil alım satımıyla adını duyurdu. Ancak asıl sıçramayı 1970’lerin sonunda Türkiye’nin ihracat odaklı büyüme modeline geçişiyle yaptı. Başak Makine Sanayi adıyla kurduğu şirketle devlet teşviklerinden yararlandı. Zekâsı, çevresi ve fırsatçılığı sayesinde işlerini kısa sürede büyüttü.

HAYALİ İHRACATLA GELEN MİLYONLAR

Basına yansıyan iddialara göre Ertan Sert, Almanya’da kurduğu şirket aracılığıyla 1981–82 yıllarında 17 milyon dolarlık hayali ihracat gerçekleştirdi. Halılar, perdeler ve duvar kâğıtları ihraç ediliyormuş gibi gösteriliyor, mallar için yüksek bedelli sahte faturalar kesiliyordu. Karşılığında milyonlarca lira vergi iadesi alınıyordu.

PEŞ PEŞE ŞİRKETLER, DEV TESİSLER

Başarı hikâyesi gibi başlayan bu süreçte Sert, Jakartx ve Masüs Kağıt gibi büyük fabrikaları da satın aldı. Artık iş gerçekten büyümüştü. Ancak artan üretim, verimsiz yatırımlar, yüksek rüşvet giderleri ve lüks yaşam tarzı şirketin içini içten içe kemiriyordu. Krediler ödenememeye, borçlar dağ gibi büyümeye başladı.

“HERKES BATIYOR, BİZ DE BATALIM”

1983’e gelindiğinde şirketin çöküşü kaçınılmaz hâle geldi. Basına yansıyan iddialara göre Sert, yöneticilerine “Herkes batıyor, biz de batacağız.” diyerek iflası adeta kabullendi. Ancak bu batışı durdurmak isteyen hükümet, Anadolu Bankası aracılığıyla diğer bankalara teminat mektubu vererek şirketi kurtarma çabasına girdi.

DEVLET KAYNAKLARI PEŞKEŞ ÇEKİLDİ

Bu girişim de sonuçsuz kaldı. 1985 yılında hazırlanan Meclis raporuna göre, sadece Başak Grubu için kullanılan kredi miktarı 4.7 milyar lirayı bulmuştu. Devletin toplam zararı ise 20 milyar lirayı geçti. Raporda, şirketlere kredi verilirken hiçbir mali analiz yapılmadığı, ahbap-çavuş ilişkileriyle teşviklerin dağıtıldığı ortaya kondu.

SKANDALIN ARDINDAKİ SİYASİ GÖLGELER

Skandalın merkezinde dönemin Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu’nun kuzeni de vardı. Başbakan Turgut Özal’ın “belge var” diyerek suçladığı Kafaoğlu, akrabası aracılığıyla Başak Grubu’na destek sağladığı iddialarıyla gündeme geldi. Ancak meclis oylamasında Özal’ın katılmaması sayesinde yüce divana sevk edilmekten kurtuldu.

MAHKEME, CEZAEVİ, MACARİSTAN’A KAÇIŞ

1986’da Sert hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Ancak ortadan kayboldu. Ardından teslim olup tüm suçlamaları reddetti. Yargı süreci devam ederken Marmaris Limanı skandalı patladı. Sert ve 20 iş insanının, ihracat kaydıyla çakmak gibi ürünleri yurt dışına satıyormuş gibi gösterdiği ortaya çıktı. 105 milyon dolarlık vurgun gündeme oturdu.

HAPİS, TEHDİTLER, GİZLİ KİTAP

1989’da 9 yıl hapse mahkûm edilen Sert, üç yıl cezaevinde kaldı. Bu süreçte Özal’a mektup yazarak “Af çıkar yoksa her şeyi açıklarım” dediği iddia edildi. Serbest kaldıktan sonra hakkında yeni davalar açılsa da bu kez izini kaybettirdi. Son olarak Macaristan’da görüldü.

“BU KİTAP YAYINLANIRSA TÜRKİYE KARIŞIR”

Basın mensuplarına verdiği röportajda iki ciltlik bir kitap yazdığını, yayınlanırsa Türkiye’nin karışacağını öne sürdü. “Gerçek isimleri değiştirdim ama ailem için bu kitabı basamam” dedi. Holdinglerin ve siyasilerin karanlık ilişkilerinden söz etti.

SADECE BİR KİŞİNİN DEĞİL, BİR SİSTEMİN İFLASI

Ertan Sert’in hikâyesi yalnızca kişisel bir çöküş değil, aynı zamanda Türkiye’de bir dönem devletin nasıl sömürüldüğünün çarpıcı bir örneğidir. 1980’li yıllarda hayali ihracat yapan yüzlerce şirketin devletten trilyonlarca lira teşvik aldığı, mahkemelerde bu paraların geri alınamadığı bir tablo ortaya çıktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu